HALİD EMİN ONAT
Ordinaryüs Profesör Emin ONAT 1908 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Maliye Mümeyyizi Halid Bey, annesi ise Münire hanımdır. Çocukluğu Zeyrek’teki konaklarında geçti. Beyazıd Zükur Numune Mektebi ve Vefa Sultanisi’ndeki eğitiminden sonra 1926’da Yüksek Mühendis Mektebi’ne (daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüşmüştür) girdi. 1930’da gösterdiği üstün başarıları nedeniyle üçüncü sınıfta iken, dönüşünde okuluna öğretim üyesi olmak üzere seçilerek Zürih Teknik Üniversitesi’ne gönderildi. Orada Otto Rudolf Salvisber’in öğrencisi oldu. 1933 yılında evlerinde kaldığı ailenin kızları Hilde (sonradan Güzin adını alacak) ile Zürih’te evlendi.
1934 yılında Mimarlık Bölümünden birincilikle mezun olarak yurduna döndü. 1935 yılında (Yüksek Mühendis Mektebi Mimarlık Şubesi’ne Müderris Yardımcısı olarak atandı.) Doçent unvanını aldı ve Prof. Debbe’nin yanında çalışmaya başladı. 1938’de Profesör unvanını alarak okulun Mimarlık Şubesi Şefliği’ne getirildi.
1 Mart 1941’de Anıtkabir için açılan uluslararası yarışmaya Mimar Orhan Arda ile birlikte katıldı. (ileride projelerinin oluşumundaki mantık ve felsefi yaklaşımları Emin Onat’ın kendi kaleminden öğreneceğiz) Hazırladıkları proje 49 proje arasından birinci olarak seçildi. 1944-1953 yılları arasında uygulanan projelerin düzenlenmesini ve inşaatın kontrolünü Orhan Arda ile birlikte yürüttü.
1938’den 1943’e kadar Yüksek Mühendis Mektebi Mimarlık Şubesi Şefi olarak görev yaptı. Yüksek Mühendis Mektebi’nin İTÜ’ye dönüşmesi çabaları içinde yer aldı. 1944 yılında Yüksek Mühendis Mektebi, İstanbul teknik Üniversitesi’ne (İTÜ) dönüştürülünce yeni oluşturulan Mimarlık Fakültesi’ne ilk dekanlığına seçildi.
Mimarlık Fakültesi’nde 1944-1948 yılları arasında iki dönem dekanlık yaptı. 28 Mayıs 1943’te Ordinaryüs Profesör oldu. 1946’da İngiliz Mimarları Kraliyet Enstitüsü Onursal üyesi seçildi. 1950-1953 yılları arasında İTÜ’nün rektörlüğünü yaptı. Bu dönemlerde Fakültenin gelişmesinde gösterdiği üstün hizmetlerden dolayı, Profesörler Kurulu tarafından, Rektörlük dönemindeki başarılarından dolayı da Üniversite Senato’su tarafından çeşitli takdirnameler ile ödüllendirildi. 1956 yılında Hanover Teknik Üniversitesi 125 inci yıldönümü nedeni ile seçtiği 6 yabancı ilim ve sanat adamı ile birlikte Emin Onat’a Onursal doktorluk Unvanı verdi. Emin Onat, Türk Mimarisi’ni ve Türk Mimarlarını uluslararası alanda temsil etti. Uluslararası Mimarlar Birliği Türkiye bölümünü oluşturdu.
Emin Onat akademik kariyeri dışında başta Anıtkabir olmak üzere İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakülteleri, İstanbul Adalet Sarayı, İTÜ Merkez Binası (Taşkışla), Uludağ Sanatoryumu, Ankara Emniyet Sarayı, Cumhurbaşkanlığı Sekreterliği Binası’nı, Cenap And Evi’ni ve Sedat Hakkı Eldem ile birlikte Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’ni projelendirmiştir.
Mimarlar Odası 1 (bir) nolu ilk üyesi Ordinaryüs Profesör Halid emin Onat 17 Temmuz 1961’de geçirdiği kalp krizi sonunda aramızdan ayrılmıştır.
Anıtkabir projesinin nasıl meydana getirildiğini Prof. Emin Onat şöyle açıklamıştır :
"******'ün başardığı devrimlerin en önemlilerinden biri, şüphesiz bize, geçmişin gerçek değerini göstermek olmuştur. Osmanlı devri şereflerle dolu bir devir olmakla beraber, itiraf etmek gerekir ki skolastik ruhun hüküm sürdüğü kapalı bir alemden ibaretti. Gerçekte ise tarihimiz, bir zamanlar Ziya Gökalp'in "Ümmet devri" dediği bir içe kapanmış medeniyetten ibaret değildi. Akdeniz milletlerinden birçoğu gibi, tarihimiz binlerce yıl önceye gidiyor. Sümerlerden ve Hititlerden başlıyor ve Orta Asya'dan Avrupa içlerine kadar birçok kavimlerin hayatlarına karışıyor, Akdeniz medeniyetinin klasik geleneğinin en büyük köklerinden birini teşkil ediyordu. ******, bize bu zengin ve verimli tarih zevkini aşılarken, ufuklarımızı genişletti. Bizi ortaçağdan kurtarmak için yapılmış hamlelerden en büyüğünü yaptı. Gerçek geçmişimizin ortaçağ değil, dünya klasiklerinin ortak kaynaklarında olduğunu gösterdi.
Gerçek milliyetçiliğin, içe kapanmış bir ortaçağ gelenekçiliğinden asla kuvvet almayacağını, onun yalnız ortak ve eski medeniyet köklerine inmekle canlanabileceğini anlattı. Avrupalılaşmakla, medenileşmekle, millileşmenin aynı şey olduğunu, bundan iyi hangi fikir ifade edebilirdi ?
Bunun içindir ki biz, Türk milletinin skolastikten uyanma, Ortaçağ'dan kurtulma yolunda yaptığı devrimin Büyük Önder için kurmak istediğimiz anıtın, O'nun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik. Bu ruh, milletin içinden geçtiği medeniyetlerden birine ait, ölümlü bir ruh olamazdı. ******'ün dehası bize gösterdi ki, dünyanın en büyük medeniyeti olan Sümer medeniyeti, Türkler tarafından yaratılmıştır. O önce Akdeniz medeniyetinin temeli olduğu gibi, zamanımızda, dünya medeniyetinin köklerini aynı yerde bulacaklardır. İşte bunun içindir ki batılılaşma yolunda en büyük hamlemizi yapan Ata'nın Anıtkabirini, bir sultan veya veli türbesi ruhundan tamamen ayrı, yedibin yıllık bir medeniyetin, rasyonel çizgilerine dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik.
Uzun yıllar dayanabilecek yapılar kurulmak istenilirse tabiatın vergisinden başka bir şeye gitmemek gerekir. Ancak tabiatın taşıdır ki vakar ile ihtiyarlar. Bu itibarla anıtın taştan yapılması düşünülmüştür. Anıtın mimari kuvveti her taraftan görünüşün aynı olması ile husule geleceğinden, bu nokta gözönünde tutulmuş, binanın dışının bir maske halinde olmayıp, içinin bir ifadesi olarak yaratılması önemle dikkate alınmıştır.
******'ün Lahdi'ni ihtiva eden Şeref Holü, dış mimariden kuvvetle görünecek ve abideye etki verecek şekilde bütün kitle arasından yükseltilmiştir. Bu holün etrafı birinci katta müzelerle ******'ün hatıralarıyle sarılmıştır. Abide, meydandan merdivenler vasıtası ile altı metre kadar yükseltilmiş bir platform üzerine oturtulmuş, zemin kapalı ve küçük pencereli masif bir duvar şeklinde tutularak, bunun üzeri, Ankara'nın güneşli ikliminde büyük ışık ve gölge kontrasları yapacak taş kolonlarla çevrilmiştir. Programda istenen, uzaktan görünüşteki azamet ve kudret ifade edilmiştir. Kolonların üzerinden taşan ve tabutu andıran kitlenin dış duvarları İstiklal Savaşı ve büyük Türk İnkılabını canlandıran rölyeflerle süslenmiştir.
Anıtın doğu girişi, Aslanlı Yolun başındadır. Bu yolun başlangıcında iki nöbetçi ile kuvvetlendirilmiş olan giriş kısmına, dört metre yüksekliğinde merdivenle çıkılır. Anıtın doğu girişi burasıdır. İhata duvarlarının anıtın altına alınması sayesinde ona, her taraftan yüksek kaide teşkil edilmiş ve Rasattepe ifadesi kuvvetli olmayan, yumuşak bir tepe olmaktan kurtarılarak, burası bir çeşit yüksek kale haline getirilmiştir.
Anıtın tepe üzerine yerleştirilmesinde, birbirini dikine kesen iki kuvvetli mihver esas olarak alınmıştır. Bu mihverlerden biri, Ankara Kalesi'nden, diğeri Büyük Millet Meclisinden geçer. Birincisi, kale karekteriyle başlangıçtaki hamleyi temsil ederek şehrin siluetinden kıymetli bir varlık alırken, diğerinin uzandığı istikamet bu inkılabı koruyanların ve sürdürenlerin bulundukları yeri, Çankaya'yı göstermektedir. Bu iki mihverin birleştiği mahal, Tören Meydanının mimari merkezini teşkil ettiği kadar, başlangıç ile devamın heyecanına sürükleyen bir mevki olarak bu tekatu (kesişme) hal kazandırmaktadır.
Şeref antresinden girilince, 180 metre uzunluğunda bir platform vardır. Bunun iki tarafına dört sıra kavaklar dikilmiştir. Bu vakarlı methal, herkesi sükünete ve ciddiliğe davet edecektir. Buradaki yürüyüş esnasında, tazim ziyaretine hazırlayan bir atmosfer yaratılması düşünülmüştür. Ru Aslanlı Yolun sonunda döşemeli bir ön avlu vardır. Bu avlunun üç tarafı taş ayaklıklı bir galeri ile çevrilidir. Bu taş avlunun giriş istikametinden Bakanlıklar, Çankaya ve Meclis görülmektedir.
Avlunun sol tarafında kale istikametinde, Anıtkabir'in platformuna götüren geniş bir merdiven başlamaktadır. Buradan Şeref Holü'ne gidilir. Esas abideye gelmeden önce ziyaretçinin ruhunda uyanmakta olan sabırsızlık ve vecdi meydana getiren hazırlık ve bekleme devresi burada son bulmaktadır. Bu açık merdivenin üstünde çok dik şekilde, büyük taş ayaklı galeri ile çevrilmiş bir Şeref Holü yükselmektedir.
ORHAN ARDA
Profesör Orhan Arda 19 Mayıs 1911 yılında Selanik’te (İskeçe) doğdu. İlk Orta ve Lise öğrenimini İstanbul’da tamamladı. 1936’da Yüksek Mühendis Mektebi’nden (İTÜ) mezun oldu. 1938 yılında mezun olduğu okulun İnşaat Şubesi’ne asistan (Müderris yardımcısı) olarak atandı. 1939 yılında doçent olmaya hak kazandı. 1 Mart 1941’de Anıtkabir için açılan uluslararası yarışmaya Prof. Emin onat ile birlikte katıldı. İkilinin projesi birincilikle ödüllendirildi.
Anıtkabir’in uygulama projeleri ve inşaat sürecinde emin Onat’la birlikte çalıştı. Üniversitede 1945’e kadar Ord. Prof. Emin Onat’la birlikte daha sonra tek başına Mimari Proje dersleri verdi. Yüksek Mühendis Mektebi’nin Üniversiteye (İTÜ) dönüşmesi ile birlikte Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi Doçentliği unvanını aldı. Bu tarihten itibaren 10 Kasım 1953 tarihine (******’ün Anıtkabir’e defni) kadar geçen süre içinde bir taraftan akademik ve büro çalışmalarını yürütürken aynı süre içinde üniversitedeki görevinden izinli olarak, Anıtkabir’in şantiye çalışmalarında katıldı.
1960 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi 2. Kürsüsü Profesörlüğü’ne atandı. Bir süre sonra aynı kürsünün başkanlığı’na getirildi. İTÜ Mimarlık Fakültesi Çevre Analizi ve Endüstrileşmiş Bina Tasarımı Kürsüsü’nde Profesör olarak görev yaptı. 1978 yılında üniversitedeki görevinden emekli oldu. Mimarlar Odası 828 numaralı üyesi Profesör Orhan ARDA 1 Ocak 1999 tarihinde aramızdan ayrıldı.
Anıtkabir’in Anıt Bloku üç bölümden oluşmuştur. Aslanlı Yol, Tören Meydanı ve Mozole.
Aslanlı yolun sağ başındaki İstiklal Kulesi’nin ve sol başındaki Hürriyet Kulesi’nin iç duvar kabartmaları, Aslanlı Yol’un bitiminde sağ taraftaki Mehmetçik Kulesi’nin iç duvar kabartmaları ile Tören Meydanı’ndaki Başkomutanlık Meydan Muharebesi konulu kabartma Zühtü MÜRİDOĞLU’nun, yapıtlarıdır.
İstiklal Kulesi’nin önündeki üçlü kadın heykeli grubu, Hürriyet kulesi’nin önündeki üçlü erkek heykel grubu ve Aslanlı Yol’daki 24 aslan heykeli Hüseyin ÖZKAN’ın yapıtlarıdır.
Barış Kulesi’nin iç duvar kabartmaları, Misak-ı Milli Kulesi’nin iç duvar kabartmaları, İnkılâp Kulesi’nin iç duvar kabartmaları, Müdafaa-i Hukuk Kulesi’nin dış yüzeyindeki kabartmalar Nusret SUMAN’ın yapıtlarıdır.
23 Nisan Kulesi’nin iç duvar kabartmaları Hakkı ATAMULU’nun yapıtıdır.
Bayrak Direği’nin Kaidesi’ndeki kabartma ve Mozole’ye çıkan 42 basamaklı merdivenin ortasındaki Hitabet Kürsüsü Kenan YONTUÇ’un yapıtlarıdır.
Mozole’nin mozaik bezemeleri ve Tunç parmaklıklar Nezih ELDEM’in yapıtlarıdır.
İnkılâp Kulesi’ndeki Müzenin giysi bölümünde bulunan ******’ün balmumu heykeli Prof. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN’in yapıtıdır.
Sanat Galerisi’nde ******’ü ziyaret etmiş olan yabancı devlet adamları ile ******’ün birlikte resmedilmiş yağlı boya tablolar ressam Rahmi PEHLİVANLI’nın yapıtlarıdır.